İçinde

1 MİLYON NEFRON

Vücudumuzun 2. Beyni  NEFRONLAR !

Mesleğimiz icabıdır ki birçok hayvan türü ile birlikte çalışma imkanı buluyor her birinde bulunan farklı yapıları tanımaya çalışıyoruz ancak tamamen bunları tanımak anlamak ve anlamlandırmak için bir insan ömrü yetmez o yüzden alanımızda uzmanlaştığımız ya da uzmanlık kazanmaya çalıştığımız konular üzerinden yazılar yazıp araştırmalar sonucu sizlere içerikler sunuyoruz.Bu yazımız bir başlangıç olacak sonrasında siz değerli okurlarımız ile bu yolculukta bulunacağız.Sorularınızı ve Görüşlerinizi bizlerden esirgemezseniz seviniriz şimdiden iyi okumalar..

Nefron kelimesini tabi ki duyduk ancak , Hiç nefronların tamamının bir fabrikada çalışan işçiler gibi vücutta ki atıklardan vücudu temizleyen ve bu atıkları vücuttan uzaklaştırmak için en son ultrafiltrat olan  idrarı oluşturan 1 milyon kişilik bir ekip olduğunu ve bu ekipte ki her bir nefron’un görevini yerine getirmek amacı ile onlarca yapıdan oluştuğunu sanırım hayal etmedik.

Öyle bir yapı ki ; organizma için gerekli olan yapıların atılımını önlerken , gereksiz ve zararlı yapıların atılımını sağlıyor.

Öyle bir yapı ki ; içerisinden geçen sıvının %99’u geri emiliyor ve geri kalan sadece %1’in atılımı gerçekleşiyor. 

Öyle bir yapı ki ; renal kan akımı , kalp debisinin %20’si kadar olmakla birlikte kandan ultrafiltratı şekillendirmektedir.

Ama merak etme bu yazımızda nefronlarla dolu bir fabrikanın nasıl çalıştığını , bu fabrikanın işleyişini göreceğiz.Bugün hayal dünyamızı sınırsız olarak çalıştıracak ve güncel tıp bilgileri ışığında nefronlarla tanışıp onların vücudumuz için yaptıkları işleri göreceğiz.

Genelden özele doğru incelememize başlayalım nefron dediğimiz yapılar bildiğimiz üzere böbreklerin fonksiyonel birimlerini oluşturuyorlar.Böbrek korteksinde bulunan bu yapıların sayıları hayvan türlerine göre farklılık göstermekle beraber yaklaşık olarak sayıları şöyledir.

  • SIĞIR ; 4 MİLYON
  • KÖPEK ; 430BİN
  • KEDİ ; 190BİN
  • İNSAN ; 1 MİLYON 

Nefronlarda meydana gelen yıkımlanmalar geri dönüşümsüz olmaktadır.Bu yüzden yaşlılık beraberinde Üriner sistem hastalıklarını yanında getirmektedir.Nefronları tanıyabilmemiz için onların Anatomisini , Fizyolojisini , Histolojisini ve Biyokimyasal değişimlerde ki rollerini öğrenmemiz gerekiyor.

•Her nefronun iki ana bölümü vardır. Bunlar kandan büyük miktar sıvının filtre olduğu glomerul’ler ve filtre edilen sıvının idrara dönüştüğü tubuler sistemden oluşur.

• Nefron; renal glomerulus ve Bowman kapsülünden, bunu izleyen proksimal tubul, Henle kulpu (ince tubul), distal tubul ve idrar toplama kanallarından kurulmuştur. Glomerulus, afferent arteriol’ün corpuscula renis’e girince birçok kılcal damara ayrılması ve bu kılcal damarların birleşerek afferent arteriol’ü meydana getirmesi ile oluşmuştur.

• Buna göre glomerulus, afferent ve efferent arterioller ile bunlar arasında kapillar yumağından ibaret bir yapıdır.

•Glomerulus kılcal damarlarının en önemli özelliği, iki arteriol anastomoz arasında bulunmalarıdır.

• Böyle bir yapı vücudun başka hiçbir yerinde yoktur. Suyun geri emilişi ozmotik kurallara göre pasif bir şekilde olur ve sodyum geri emilişini izler.

•Geri emilen sodyumu aynı oranda suyun izlemesi nedeniyle, proksimal tubuller boyunca süzüntünün sodyum ve su oranı, dolayısıyla ozmatik basıncı hep aynı kalır. Diğer hücrelerde olduğu gibi böbrek tubul hücrelerinde de Na+ pompası vardır.

•Fakat tubul hücrelerinde bu tür pompanın, sadece hücrenin doku sıvısına bakan yüzünde bulunduğu, tubul  lumenine bakan yüzünde bulunmadığı kabul edilmiştir.

•Hücrenin tubul lumenine bakan yüzünde H+ pompalayan bir sistem vardır ve bu tubul sıvısına verilen her H + için bir Na+ hücreye girer.

•Sodyumun hücreye girişi diffuzyon yoluyla olur ve hücre içi iyon nötralitesini sağlar. Hücreden tubul sıvısına verilen her H+ için, hücreden bir Na+ ve bir HCO3 – doku sıvısına buradan da kana girer.

Farklı birçok yapının nefronlarda ki haraketlerini inceleyelim ! 

Nefronlarda Sodyum ( Na )  ve Klorun ( CI ) haraketleri

NaCI dengesi için böbreklerin önemi oldukça fazladır.Vücutta ki toplam değiştirilebilir Na miktarı günde yaklaşık 9 kez Glomerüllerde filtre edilir.Hatta daha şaşırtıcı bir bilgi ile kalıcı olması açısından şöyle söyleyebiliriz ; 

600 kg’lık bir Atda günde  200mol = 11 kg NaCI filtrasyonla tübüllere geçtiği anlamına gelir.ve bu nefron fabrikamız bu işlevleri eksiksiz yerine getirir.Sodyumun büyük çoğunluğu ( %70 ) Proksimal tubülden geri emilir.

Proksimal tubülün apikal kısmında , Sodyum  esas olarak , diğer maddeler ile birlikte özelliklede glikozla beraber proksimal tubül içerisine kotransport ile taşınır.

Henle kulpunun ince kısmı , mitokondriden fakir , küçük epitel hücrelerden oluşur.bu kısım suya karşı oldukça geçirgendir.Ancak önemli bir aktif transport olmaz.burada filtre edilen suyun %25’i geri emilir.Çıkan kalın henle kulpunda filtrelenmiş Na ve CI ‘nin %25-30’u geri emilir.

Distal tübülün pars convulata kısmında filtre edilmiş Na ve CI yaklaşık %10’u geri emilir.

Sodyum transportunun düzenlenmesinde ağırlıklı olarak Aldesteron ve ANP tarafından gerçekleştirilir.

Nefronlarda Potasyum ( K ) haraketleri 

 Vücutta esas olarak K dengesinin ayarlanması , esas olarak renal K atılımının Nefronlar aracılığı ile yapılmasıyla sağlanır.Potasyumun vücutta ki dengesi oldukca önemlidir azaldığı zaman ( Hipokalemi ) arttığı zaman ise ( hiperkalemi ) olarak isimlendirilen durumlar gelişir ve bunlarında kendilerine münhasır semptom ve aşırılıkları ise ölüme kadar götürebilecek patolojilere sebep verebilirler.Besinler ile fazla miktarda portasyum alımı (çiftlik hayvanlarında özellikle K ile zengin gübre kullanılan yemlerin verilmesi ) nedeni ile Böbreklerin fazla miktarda K atılımını yapması gerekmektedir.

Filtre edilen Potasyumun %60-70’i proksimal tübülden paraselüler olarak geri emilirken , diğer bölümü çıkan henlenin kalın kısmından geri emilir.K transportu aldesteronun etkisi altındadır.

Bunlar gibi daha birçok iz element ve yapıların Nefronların işlevleri ile atılımı ya da vücutta geri tutulumu sağlanarak vücut içi hemostazis sağlanır.

Bu yazımızda Nefronların fizyolojisinin çok küçük bir kısmından ve histolojisinden bahsettik.Umarım Üriner sistem Hastalıklarında teşhise giderken bu yapıların göz önünde bulundurulması ayrıca önem taşımaktadır.

Sırada ki yazımızda görüşmek dileği ile Hoşçakalın ..

Keyifli okumalar 🙂

İSMAİL YILDIZ

Rapor

Ne düşünüyorsun?

Kedi ve Köpeklerde Diş Sağlığı

Brusella (Yavru Atma) Hastalığı