İçinde

VETERİNER HEKİMLER VE ÜRETİLEN AŞILAR

Veteriner hekimlerin insanlık adına sağladığı en büyük yararlardan birisi de tedavisi olmayan,yüksek ölüm ( mortalite ) oranları ile seyreden hastalıklara karşı geliştirdikleri aşılardır.

Bilindiği üzere viral hastalıkların radikal , direk olarak etkene yönelik antibiyotikler gibi çalışan ve virusları yok ederek hastayı iyileştiren bir tedavisi şuan ki çalışmalar dahilinde olağan değil.Ancak bizlerin bu etkenlere karşı kullanacileceği yegane silah ; Aşı.

Bu aşılar ile ilgili çalışmaları yapacak olan kişilerde virusları en iyi tanıyan kişiler olacaktır.Sadece viruslar üzerinde çalışma yapan Viroloji kürsüsü , sadece Veteriner Fakültelerinde mevcut yani demek oluyor ki bu etken üzerine yegane çalışma alanı bulan , aşı geliştirmek için çalışma yapabilme kapasitesine sahip kişiler ;  Veteriner fakülteleri hocalarıdır.

Türkiye’deki veteriner fakültelerinin 25’inde görevli yaklaşık  51 öğretim üyesinin Viroloji anabilim dallarında görev yaptıklarının altını çizerek.Gerekli desteğin sağlanması ile aşının en yakın zamanda Veteriner Hekimler tarafından üretileceği gerçeğini sizlerle paylaşmak isterim.

Görüldüğü üzere son günlerde bunun kanıtı niteliğinde bir haber aldık.

 Erciyes üniversitesin de görevli Prof.Dr.Aykut ÖZDARENDELİ  ve Ankara Üniversitesinden Prof.Dr.Aykut ÖZKUL hocalarımız , aşı üretiminde en önemli adımlardan biri olarak virüsü izole etmeyi başardı ve görüldü ki tekrar bu değerli meslek , insanlık adına hizmetini en güzel şekilde sürdürüyor.Hocalarımızı tekrar tebrik ediyor ve başarılarının devamını dliyoruz.

Tarih tekerrürden ibarettir.

Sağlık bakanlığı sitesinden aldığım veriler doğrultusunda Osmanlı dönemi ve cumhuriyet döneminde Veteriner hekimler ve ürettikleri aşılar hakkında bilgi vermek istiyorum ; 

Ülkemizde aşı üretimi için çalışmalar ilk Osmanlı İmparatorluğu Döneminde başlamıştır. 1721 yılında İngiltere Büyükelçisinin eşi Lady Mary Montagu ülkesine yazdığı bir mektupta İstanbul’da çiçek hastalığına karşı “aşı denilen bir şey” (varilasyon metodu) yapıldığını hayretle bildirmektedir. Bu mektup aşı yapımına ilişkin ulaşılmış en eski belgedir.

Aşı üretim çalışmalarını yürütmekte olan Pasteur, çalışmalarını sürdürebilmek için dönemin devlet başkanlarına maddi katkı için yazı yazar, yazılardan birinin 2. Abdülhamit’e ulaşması sonrasında, 2. Abdülhamit yardım yapabileceğini ancak çalışmalarını İstanbul’da sürdürmesini ister, bu teklif Pasteur tarafından kabul görmeyince ikinci teklif oluşturulur, Pasteur’a Mecidiye Nişanı ile birlikte 10.000 altın (bazı kaynaklarda 800 lira olarak geçiyor, ama baktığınızda dönemin İstanbul’unda yaklaşık 180-200 ev parası karşılığı) yollanır, aynı zamanda Osmanlı’dan 3 kişinin de yanına asistan olarak yetiştirilmesi istenir.

Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şâhâne’den müderris Alexander Zoeros Paşa’nın başkanlığı altında, Kaymakam (yarbay) Dr. Hüseyin Remzi ve Kaymakam (yarbay) Veteriner Hekim Hüseyin Hüsnü beylerin gönderilmesine karar verilir. Daha sonra bu ekip çalışmalara temel teşkil etmesi için “kuduz mikrobu” enjekte edilmiş bir kemik iliği ile Osmanlıya geri döner. 1887’nin Ocak ayında Zoeros Paşa’nın kliniğinde Daûl-Kelp ve Bakteriyoloji Ameliyathanesi (Kuduz Tedavi Müessesesi) kurulur. Bu kurum dünya’da üçüncü, doğunun ise ilk kuduz merkezi olmuştur. Daha sonra bu merkez difteri serumu da üretmiştir.

Sonrasında ise onlarca farklı enstitüde yapılan yüzlerce çalışma ile birçok aşı üretimi gerçekleştirilmiş ve bu doğrultuda hastalıkların önüne geçilmiştir. 

Bu aşağıda ki fotoğrafa  iyi bakmanızı istiyorum çünkü bunu ülkemizde meydana gelmesini engelleyen yegane  kişi Veteriner hekimdir.

Aşı üretimi ile kalmayıp toplum sağlığı üzerinde etki edecek her etken üzerinde araştırma yürüten veteriner hekimlerden ; Ord. Prof. Dr. Süreyya Tahsin Aygün, Birinci Dünya ve Kurtuluş Savaşlarına katılmış, istiklal madalyası ile ödüllendirilmiş kahraman bir komutandır (Veteriner hekim tuğgeneral) . Aynı zamanda değerli bir bilimadamı olan Aygün, Türkiye’nin kök hücre kavramıyla tanışmasını sağlayan ve bu alanda çalışma yapan ilk kişi olarak Türk bilim tarihinde çok önemli bir yer edinmiştir. Fakat Süreyya Tahsin Aygün’ün tanınmasını sağlayan esas girişimi, Thalomid (Thalidomide) adlı ilacın Türkiye’ye girişini engelleyerek milyonlarca insanı büyük bir faciadan kurtarması hadisesidir. Gelecek Nesilleri Kurtaran Bilim İnsanımız.

Thalomid, kimi kaynaklarda gebelik sürecinde bulantıyı önleme, kimilerinde ise gebelik sürecini engelleme amacıyla üretiliyordu. Ancak bebeğin beyin gelişimini durduran ilaç, aynı zamanda uzuvların tam olarak gelişmemesine neden oluyordu. 

Tıp dilinde bu duruma fokomeli adı veriliyor. 1959-1962 yılları arasında ilacın kullanımının yasal olduğu Batı Almanya’da 2500, Britanya’da ise 500 bebek uzuvları küçük veya işlevsiz şekilde doğdu. Ancak ülkemizde bu ilaca bağlı şekillenecek anomaliler hocamız sayesinde önlenmiştir.

Bunun gibi tarihte onlarca örnek bulabilirsiniz.

Ankara Etlik Merkez Araştırma Enstitüsü ise kuruluşundan bu yana Mavidil, Kuduz, Sığır Vebası, PPR, Kısrak Virusi abortus, Antraks, Vibrio fetus aşıları ile Mallein ve Tüberkülin alerjenleri üretimini yapmıştır. Halen 2019 yılı sonuna kadar GMP muafiyeti olan Mavi dil aşısı, Koyun keçi vebası aşısı, Sığır vebası aşısı, Anthrax canlı spor aşısı, PPD Bovine ve PPD Avian, Tüberkülin allergen ve Tek Tırnaklı hayvanlar için allergen olan Mallein ürünlerini üretmektedir.

Veteriner Hekimler bu sayede hayvanlardan insanlara geçecek hastalıkları önlemenin yanında hayvan sağlığınıda sağlayarak topluma ekonomik fayda sağlamaya devam etmektedir.

Şap Enstitüsü değişik suşlar ile bivalan ve trivalan Şap aşılarını üretmeyi halen sürdürmektedir. 16/03/2018 tarihinden itibaren O Tur 17, A NEP 84 (Genotip VII) ve Asia-1 Tur 15 suşları ile aşı üretilmektedir.

Diğer Veteriner Kontrol Enstitülerinden Adana ve Konya Enstitüleri Enterotoksemi, Elazığ Enterotoksem ve E. Nekrotik hepatitis, Samsun Yanıkara aşılarını üretmişlerdir.

Bornova Veteriner Kontrol Enstitüsü 1933 yılında kurulmuş, 1949 yılında “Veteriner Aşı, Serum ve Biyolojik Maddeler Kontrol ve Araştırma Enstitüsü” adını almış ve ulusal aşı kontrol laboratuvarı olarak çalışmaya başlamıştır. Halen Veteriner Kontrol Enstitüsü olarak çalışmalarına devam eden kurumda Veteriner Biyolojik Ürünler Kontrol Bölümü, ulusal aşı kontrol laboratuvarı olarak görev yapmaktadır.

 Bunların yanında son günlerde bildiğiniz üzere Covid-19 hastalığı için aşı üretmek için girişimlerde bulunan Pendik Veteriner Kontrol Enstitüsü, çalışmalarına önümüzdeki hafta başlıyor. Sultan 2.abdulhamid tarafından kurulan ve 126 yıldır aşı , serum üretimi yapan enstitü Yıllık 30 milyon doz aşı üretme kapasitesine sahip Projenin tüm aşamalarında yer alacak olan enstitü, BSL-3 laboratuvarı, yetişmiş insan gücü, tüm bilgi birikimi ile çalışacak.

Bunun yanında Enstitü, son 50 yıldır viral aşı üretim ve hastalık teşhisleri konusuna özel viroloji laboratuvarlarına sahip ve yıllık 30 milyon doz aşı üretimi gerçekleştiren bir konumda olup kuş gribi, kuduz, şarbon, brusella gibi kontrol altına alınması ve mücadelesi insan sağlığı açısından önemli olan, ilaç ve aşı araştırma geliştirme ve kontrol projeleri yürütüyor.

Şimdi bunca bilgiden sonra Veteriner hekimlerin , insanlık adına ne derece faydalı olduğunu ve bu bağlamda yaptığı çalışmalar ile sağladığı yararları görmüş olduk.Öyle ki geleceği en güzel şekilde tasvir edenler , geleceği imar edenler olacaktır.Bizler gelecekte ki yenilikleri,Teknolojik atılımları ve mesleğimiz adına yenilikleri görüyor , bu doğrultuda çalışmaya devam ediyoruz.

Artık çok yakında geçilecek olan yeni dünya düzenine bu bilinç ile girecek , düşünce yapımızı da bu yönde şekillendireceğiz.

Umarım keyifli bir yazı olmuştur.Yazıyı beğenip diğer okurlar ile paylaşırsanız sevinirim .

Teşekkürler .. 

İSMAİL YILDIZ 

Rapor

Ne düşünüyorsun?

260 noktalar
Oyla Aşağı oy

Kedilerde Doğum Süreci

Köpeklerde Leishmania